Common Sense FC…

Common Sense FC…

Uzaklardan…

7 Ekim 1976 doğumlu Brezilyalı orta saha oyuncusu Gilberto Silva’nın yıldızı 2002 Dünya Kupasından sonra parladı… O yıllarda ülkesinde América Mineiro forması giyen topçunun, futbolun en görkemli şöleninden sonra talipleri artıyor, Aston Villa ve Arsenal’in başı çektiği Ada kulüpleri onu saflarına katabilmek için uğraşıyordu. 7 Ağustos 2002 tarihinde, 4,5 milyon Sterlin transfer bedeliyle Arsenal’e transfer olduğunda takımın hocası Wenger, “Futbolu basit oynayan komple bir orta saha oyuncusu” olarak tanımlamıştı futbolcusunu. Arsenal savunmasının önünde oynayacak, rakip ataklarda ‘kesici’ rolünü üstlenecekti. 11 Ağustos 2002’de, sezonunun başlamasına az kala Liverpool karşısında oynanan ‘Community Shield’ kupa maçında takımına galibiyeti getiren golü atıyor, eylül ayında oynanan Şampiyonlar Ligi maçında PSV karşısında maçın 20 saniyesinde kaydettiği golle rekor kitaplarına geçiyordu. Arsenal’de geçirdiği altı sezonda 170 maçta forma giyerken, bir sezonda (2003-2004) Premier Lig şampiyonluğu yaşadı, iki sezonda da İngiltere Federasyon Kupasını kaldırdı.

17 Temmuz 2008’de, 32 yaşına basmasına az kala Panathinaikos’a transfer olduğunda kariyerini doğup büyüdüğü topraklarda noktalamak istediğini, futbol sonrasında bir çifllik satın alarak çiftçilikle uğraşmayı, ailesi ile birlikte huzurlu zamanlar geçirmeyi düşündüğünü söylüyordu. 2009-2010 sezonunda takımıyla Yunanistan lig şampiyonluğunu kazandıktan sonra 9 senelik Avrupa macerasına son verdi. 2011 senesinin mayıs ayında, Brezilya futbolunun devlerinden Grêmio ile 18 aylık sözleşme imzaladı. Yakın geçmişe kadar futbola ilk başladığı kulüp Atlético Mineiro’da devam ediyordu 2001 -2010 seneleri arasında 93 kez milli olmuş futbolcu…

***
Geçtiğimiz günlerde The Guardian gazetesinde yayınlanan söyleşisinde, uzun yıllar Avrupa’da top koşturduktan sonra Brezilya futbolundaki az gelişmişliği daha iyi gözlemlediğini, onca zamandan sonra bile ülkesinde bazı şeylerin değişmediğini vurguluyordu. Futbolcular Avrupa’da top koşturan meslektaşlarına kıyasla çok az kazanıyor (Brezilya’nın üst liginde oynayan ortalama bir futbolcunun haftalık kazancı yaklaşık 350 Sterlin), zemini bozuk sahalarda her an sakatlanma riskiyle karşı karşıya kalıyordu. Yetersiz antrenman sahaları, profesyonel futbola yakışmayacak ilkellikte soyunma odaları, futbolcuların can güvenliğinin olmayışı Brezilya futbolunun geçmişten gelen iflah olmaz hastalığıydı. Üstelik Brezilya liglerinde takımlar sezon içinde çok fazla maç oynamak zorunda kalıyor, yorucu ve uzun deplasman yolculukları, futbol oynamaya müsait olmayan berbat zeminler futbolun kalitesini olumsuz etkiliyordu. Bir seferinde, bir Brezilyalı gazeteci kendisine, “Avrupa’da oynarken daha çok göze batıyorsunuz, burada biraz daha sıradan!” demiş. Onun gazeteciye verdiği cevap ders niteliğinde: “Avrupa’da ki zeminler ve saha şartları burada olsa bu yorumu yapamazdınız!”

Ayrıca tribünlerdeki futbol şiddeti hız kesmemişti. Yakın geçmişte Sao Paulo bölgesinde yer alan ülke futbolunun iki büyük kulübü Corinthians ve Ponte Preta’nin antrenman sahaları “Ultras” adı verilen taraftar grupları tarafından basılmış, iki takımın futbolcuları silahlı taraftarlar tarafından tehdit edilmişti. (Bu durum bize de çok yabancı olmasa gerek!)
Velhasıl 2014 Dünya Kupasına ev sahipliği yapacak Brezilya’da futbolun karrnesi hiç iyi değildi. Silva gibi uzun seneler ülkesinden uzaklarda top koşturmuş eski Fenerbahçeli Alex (bu vesileyle selam çakalım bizim topraklarda top koşturmuş efendi Brezilyalıya) ve Roma takımının savunmacısı Juan da Silva ile aynı görüşü paylaşıyor, ülkede yeni yapılan stadyumların futbolcuların temel sorunlarını çözemeyeceğini düşünüyordu. Ülkede ses getirecek, futbolcuların geleceklerini güvence altına alacak sendikal bir hareketin kurulma zamanı gelmişti…

Geçtiğimiz Eylül ayında, Alex ve Juan’ın önderliğinde başladı “Bom Senso FC” (Common Sense FC) hareketi. Türkçesi sağduyu… Eh, boşuna kaptan Alex dememişler. Kısa sürede ülke futbolunun tanınmış futbolcuları değişim adına Brezilya Futbol Federasyonu CBF’ye çağrıda bulunuyor; sporcuların onurlu birer emekçi olarak var olmalarını sağlamak, geleceklerini sosyal güvenlik sistemi içinde güvence altına almak için yeni reformlar talep ediyordu. O günden beri binden fazla futbolcu katılmış harekete. Sayıları giderek artıyor. São Paulo kalecisi Rogério Ceni’ye kulak verelim: “Brezilya futbolunun standardını yükseltme zamanı gelmiştir; yalnız futbolcular için değil, taraftarlar, yöneticiler ve sponsorlar için de. Bu bir isyan hareketi değil, uzun vadede ülke futbolunun sorunlarına çözümler üretecek bir proje olarak görülmelidir.”

***

Yeri gelmişken çok eskide kalmış zamanlarda futbol düzenine başkaldırmış, futbolcuların sendikal örgütlenmesinde başrol oynaması yüzünden hep dışlanmış, bu yüzden futbol hayatını erken noktalamak zorunda bırakılmış, ama hiç yılmamış, hiç vazgeçmemiş Metin Kurt’u da yâd etmeden geçmeyelim. 2012 senesinin Ağustos ayında aramızdan ayrıldı sahaların en solcu açığı, nam-ı diğer “Çizgideki Gladyatör”, huzur içinde yatsın.

Common Sense FC’ye dönersek, Futbol Federasyonu’nun taleplerini dinlememesi durumunda nisan ayı içinde maçları boykot edebileceklerini, bazı kulüp yöneticilerinin ve taraftar gruplarının karşılarında olduğunu, Common Sense FC hareketine katıldıktan sonra kulübü Atlético Mineiro tarafından serbest bırakıldığını, 37 yaşında kendisine yeni kulüp aradığını söylüyor Gilberto Silva. Brezilya kulüpleri ile Avrupa kulüplerinin yönetiliş biçimleri arasında kıyaslanmayacak ölçüde büyük fark olduğunu vurguluyor. Arsenal’de Arsene Wenger’in teknik konularda tek sorumlu olduğunu, alt yapıdaki futbolculardan, ‘A’ takımın yıldızlarına kadar her futbolcunun gelişimini düzenli olarak takip ettiğini, Brezilya’da ise bazı kulüplerde, alt yapı futbolcularının ‘A’takımın antrenmanlarını izlemesinin bile yasak olduğunu dile getiriyor: “Arsenal’de başkan David Dein teknik işleri Wenger’e bırakır, ama genç takımda forma giyen yeni yetmelere kadar herkesi tanırdı. Kulüpte top koşturan her futbolcu hakkında detaylı bilgiye sahipti. Bugün Brezilya Futbol Federasyonu Başkanı, ilk kez milli formayı giymiş futbolcusunun adını bile bilmiyor! Yöneticiler futboldan anlamayan zenginler arasından seçiliyor (burası biraz tanıdık geldi!).”

Common Sense FC… Haysiyet mücadelesinde yolları açık olsun…

Ziya Adnan
5 Nisan 2014

CommonSense