Arsenal günlükleri: Yükseliş zamanları

Uzaklardan…

Arsenal’de işlerin kötüye gittiği zamanlarda bir maç sonu basın toplantısında Arteta’nın konuşmasını hatırlıyorum. Futbolcuyu neden kadroya almadığını soran gazeteciye, “Mesut Özil ile başarısız olduğumu hissediyorum,” demişti İspanyol hoca. Aslında başarısız olan sadece o değildi, öncesinde Emery ve Wenger de futbolcuyla aynı başarısızlığı yaşamıştı. Oysa güzel başlamıştı hikâye, 2013 Eylül’ünde 25 yaşında 50 milyon Euro karşılığında Arsenal’in saflarına katıldığında sevinmişti Arsenal taraftarı, Real Madrid’de yıldızı parlamış, Avrupa’nın beş büyük liginin en yaratıcı oyuncusu olarak ilk sırayı almıştı. Rivayete göre eski takım arkadaşı Ronaldo ağıt yakmıştı arkasından, doğru mudur bilinmez!

Takımdaki ilk üç sezonundaki veriler kayda değer. İlk sezonunda 40 maç 7 gol, 13 asist; ikinci sezonunda 33 maç 5 gol, 9 asist; bir sonraki sezonda 8 gol, 20 asist. Wenger’in çöküş döneminde Alexis Sanchez’in takımdan ayrılıp Manchester United saflarına katılması çok şatafatlı bir sözleşmeye imza atmasına vesile oldu, malum aynı anda takımın en değerli iki futbolcusunu kaybetmeyi göze alamadı profesör, sanırım en büyük hatası. Sonra düşüş başladı, yetenekliydi, sezgisel futbol zekâsına diyecek yoktu ama fizik olarak Premier Lig’in azman topçuları arasında siliniyor, oyunu iki yönlü oynayamadığı, savunma yönünü geliştirme adına çaba sarf etmediği için kadroya girmekte zorlanıyordu. Bir de Arsenal’de kaptan olarak sahaya çıktığı zamanlar var ki eski toprak takım sevdalılarının içi sızlamıştır muhtemel. Malum o takımın taraftarları Vieira, Adams, Bergkamp gibi cesur yürek kaptanları görmüştü, Özil onların yanında sönük kalırdı. Belki daha iyi bir takımda, Cante, Sissoko, Matic gibi fizik gücü yüksek orta saha oyuncularının yanında oynasa hikâyesi farklı yazılırdı ama oyunun gidişatını tek başına değiştirecek özelliklere sahip değildi. Velhasıl Arsenal makinesinin hayaleti ayrıldı takımdan, çoklarının üzüldüğünü sanmıyorum, en fazlasından feri nicedir sönmüş eski bir yıldız kaydı geçti Kuzey Londra semalarından. Arsenal verileri 254 maç, 44 gol 77 asist.

Türk futboluna gelince, “Delilik aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuç beklemektir,” demiş Einstein. Yakın geçmişte kulüpleri borç batağına sürükleyen, ‘re-sale’ değeri olmayan Van Persie, Falcao transferleri hafızalarda öylece dururken, ulusal para birimi Euro olmayan bir ülke takımının Euro üzerinden transfer yapmasına anlam vermek güç. Ah bir anlasalar Türk futbolunun tüketici değil üretici olmak zorunda olması gerektiğini, bir anlasalar borcun en büyük yoksulluk olduğunu…

Pazartesi akşamı Özil’in eski takımı evinde son sekiz maçında üç puan bulamayan Newcastle United karşısında. Ev sahibi takım rakibi karşısında son 15 maçın 14’ünü kazandı. İki takım da orta sahayı çabuk geçiyor ilk bölümde, Newcastle 4-4-2’ye dönmüş, ileri uçta Carroll ve Wilson. Arsenal’in topa yüzde 73 oranında sahip olduğu, rakip kaleyi beş kez yokladığı devre golsüz kapanıyor.

2. devreye yine baskılı başlıyorlar, Lacazette’in yerden sert vuruşunu yatarak önlüyor Darlow. 50’de golü buluyorlar, Partey’nin uzun pasında rakip savunmayı az adamla yakalayan Aubameyang, Krafth’ı geçip köşeye sert vuruyor. Golden sonra beraberliği yakalama adına hücuma kalabalık çıkıyor Bruce’un takımı, ancak geriye düştükten sonra ofansı hatırlıyorlar ama golü bulan Arsenal oluyor. Soldan Smith-Rowe’un getirip önüne bıraktığı topu sert vuruşla gole çeviren Saka, fark ikiye çıkıyor. 3. golü 77’de buluyor ev sahibi, sağdan çizgiye inip geriye çıkartıyor Cedric, Aubameyang kaçırmıyor. Kalan dakikalarda başka gol olmayınca Arsenal üç golle kazanıyor. Son beş maçtan 13 puan çıkardılar, 5. Tottenham ile aralarında altı puan var. Gençleştirilmiş takımla iyi yoldalar ama rakibin paraşütsüz düşüşteki Newcastle United olduğunu unutmamak gerek. Fırsatını bulursanız 19 yaşındaki alt yapı ürünü Bukayo Saka’yı izleyin derim, gelecek sezonlarda adından çok söz ettirecektir sanırım.

Ziya Adnan

21 Ocak 2021