Uzaklardan…
Süper Kupa vesilesiyle İstanbul’a aktı Liverpool sevdalıları ama Liverpool dediğin İngiltere’nin en yoksul şehirlerinden, işsizlik oranı hatırı sayılır. Üstüne yol masrafı, maç bileti derken finalin maliyeti yüksek ama sevdalıysan parayı kim düşünür! O maç esilesiyle hatırlayalım futbolun kara sevdalılarını…
Adı Eberhard Kleinrensing… Nottingham Forest maçlarının müdavimleri arasında “Ebby” olarak bilinirmiş kara sevdalı taraftar. İlk maçına, Forest’in yalnız Ada futbolunda değil, Avrupa arenalarında da esip kükrediği zamanlarda, 1978 senesinde gitmiş. Clough’un takımını ilk kez City Ground’da izleyebilmek için cebindeki son kuruşu tren ve maç biletine harcadığında 17 yaşındaymış. Sonrası hiç bitmeyecek bir aşk hikâyesi! Eduardo Galleano, o müthiş futbol kitabının taraftarı anlatan bölümünde, “Taraftar haftada bir kez evinden kaçar ve stadyumun yolunu tutar” der ama bizimkinin evi hayli uzaktaymış gönlünün mabedinden. Duisburg’da yaşıyormuş. Maçtan bir gün önce uçağa atlar, Nottingham Forerst’in o hafta oynayacağı stada yakın bir otelde konaklar, maçtan sonra Almanya’ya dönermiş. Arada ufak tefek futbol kazaları da yaşamış elbet. Mesela Forest’in sezon başında Mansfield Town’la oynayacağı hazırlık maçının iptal edildiğini ancak stada geldikten sonra öğrenmiş! Geçtiğimiz sezon, Forest maçlarını tribünden izleyebilmek için 14 bin Sterlin (56 bin TL) harcamış Nottingham Forest aşığı…
Madem konusu açıldı, Nottingham Forest’i de yâd etmeden geçmeyelim. Yaşı 1970’li yıllara yetenler bilir, o yılların fırtına takımıydı Forest, gençlik yıllarımızın en güzel futbol hikâyesiydi, bana futbolu sevdirendi. Belki de bunca zamandan sonra bile, maç sonuçlarına, “Forest yenmiş mi acaba?” gözüyle bakıp iç geçirmem ondandır. Şimdilerde Championship’te eski günlerini özlüyor kırmızı beyazlılar…
Dumbarton taraftarı Neil Jenkinson, takımının her maçında tribünlerde yerini alır, kar kış demeden İskoç takımını asla yalnız bırakmazmış. Dumbarton deyip geçmeyin, şimdilerde İskoçya 2. Liginde mücadele eden sarı siyahlılar İskoç futbolunun en eski dördüncü kulübü. Jenkinson, zaman içinde öyle benimsenmiş ki kulüpte, takımın yardımcı antrenörü maçtan sonra onu arabasıyla stada taş atımlık mesafedeki evine bırakırmış. Futbolun içinde böyle romantik hikâyeler de var anlayacağınız… John Westwood, 1989 senesinde adını mahkeme kararıyla değiştirerek takımının adını almış, John Portsmouth Football Club Westwood! Vücudunda 60 adet Portsmouth dövmesi bulunan çılgın taraftar Portsmouth’un zamanla simgelerinden haline gelse de rakip ve ezeli düşman Southampton kulübü tarafından tribünlere işediği gerekçesiyle St Mary’s Stadı’ndan ömür boyu menedilmiş.
İngiltere Mili Takımının maçlarının müdavimleri, yanından hiç ayırmadığı 10 numaralı Shrek ayısıyla tribünlerde yerini alan Brian Wright’ı iyi tanır. 1980’lerin ortalarından beri İngiltere’nin hiçbir maçını kaçırmamış Coventry City taraftarı. Dünya ve Avrupa Kupaları dâhil İngiltere Milli Takımını asla yalnız bırakmayan taraftarın takım tutkusu 150 bin Sterline mal olmuş. Takımını yalnız bıraktığı yegâne maç, İngiltere’nin bizim topraklarda 2003 senesinde oynadığı maçmış ve taraftar yasağı nedeniyle o maça gidememiş! 1987 senesinden beri Stoke City’nin içerde, dışarda oynadığı hiçbir maçı kaçırmamış Pete Moran. Ada futbolunun amatör, profesyonel 134 stadında bulunmuş gezgin taraftar, o süre zarfında 1500’den fazla maça gitmiş. 2011 senesinde geçirdiği fıtık ameliyatı sonrasında, doktorlarının karşı çıkmasına rağmen Wembley’de yerini almış ve takımının 2012-2013 sezonunda Avrupa Kupasına katılma hakkını kazanmasına şahitlik etmiş…
Yeri gelmişken futbolun kara sevdalılarının bizden olanlarını da hatırlamadan geçmeyelim. Mönchengladbach taraftarları arasında ‘Manolo’ namıyla bilinen Ethem Özerenler’in hikâyesini, 2012 senesinin Kasım ayında, Radikal gazetesindeki köşesinde yazmıştı Tanıl Bora. Manolo’yu hatırlarsınız, Dünya Kupalarında davuluyla her daim boy gösteren ünlü Sevillalı amigo! Onun lakabını uygun görmüşler bizim sevdalıya. 1968 senesinde Eskişehir’den Almanya’ya göç etmiş. 1970’lerin ortalarında, Mönchengladbach tribünlerinde davul çalmaya başlamış. Sonra hiç susmamış davulu. Kar kış, yağmur çamur demeden. Her maçta tribünde davuluyla yerini alırmış, zamanla kulübün simgelerinden biri olmuş. 1990’ların başında, tribüne onun için özel koltuk yaptırmış Mönchengladbach yönetimi. 2000’lerin başında şeker hastalığından maçlara gelemez olunca, taraftarlar yardım için bağış kampanyası düzenlemiş. 2006’da hayatını kaybetmiş kara sevdalı…
ZIya Adnan
17 Ağustos 2019