Ada futbolunun kalabalık takımı: Leeds United FC…

Ada futbolunun kalabalık takımı: Leeds United FC…

Uzaklardan…

Here we go with Leeds United
We’re gonna give the boys a hand
Stand up and sing for Leeds United
They are the greatest in the land…Ocak 2011… Cumartesi…Soğuk bir Londra sabahında, kuzey Londra’nın Finsbury Park tren istasyonu… Öğle saatlerinde başlayacak Federasyon Kupası 4. tur maçında evsahibi Arsenal, bir zamanlar Premier Lige renk katmış Leeds United karşısında… Trende, yanımda oturan orta yaşlardaki Leeds United taraftarı sitemkâr cümlelerle bu maç için kulübün Arsenal’den 14 bin bilet talep ettiğini, ancak kendilerine yalnızca 9 bin bilet ayrıldığını anlatıyor. Kırk binin üzerinde kombine biletli taraftara sahip Arsenal’in, deplasman takımının taraftarlarına ancak yüzde onluk kontenjan ayırabildiğini, Altmış bin kişilik Emirates Stadı’nın her maçta dolduğunu, bunun da deplasman takımları için sıkıntı yarattığını anlatıyorum. Az da olsa hak veriyor.

Emirates Stadı’nı daha önce hiç görmediğini, böyle görkemli bir statta maç izlediğimiz için ne kadar şanslı olduğumuzu vurguluyor. Kendi kulübünün yönetiminden memnun olmadığı aşikâr! “Ah Ken Bates!” diyor. Nicedir unutmuşum o ismi. Taraftarı müşteri olarak gören zihniyetin gerçek temsilcisi… Bir zamanlar Chelsea’nin başkanlığını yapmış, Abramovich’in gelmesiyle koltuğundan olmuş, şimdilerde Leeds United’ın başkanlığını yapan 1931 doğumlu İngiliz işadamı. 1982 senesinden 2003’e kadar başkanlığını yaptığı Chelsea’de sivri açıklamaları ile tanınmıştı. 1982 senesinde, borç batağındaki, Chelsea’yi 1 Sterlin karşılığında satın aldığında batı Londra takımı üçüncü lige düşmenin eşiğindeydi. Parasal anlamda kulübü düzlüğe çıkarmış olsa da taraftarlar ile arası hiç barışmadı. Başkanlık yaptığı 21 senede 9 teknik direktörle çalışırken, o senelerdeki hırçın demeçleri ile manşetlerden hiç düşmezdi. Ada futbolunda holiganizm illetinin yükselişte olduğu zamanlarda, Stamford Bridge Stadı’na elektrikli tel dikme önerisini gündeme getirmiş, ancak o dönemki Londra Belediye Başkanı tarafından kabul görmemişti. Diğer takım yönetimleri ile sürekli atışan Bates, 2000 senesinde Federasyon Kupası finaline yükselen Aston Villa için, “iki kuruşluk takım” tanımlamasını kullanınca iki takım arasındaki ipler hayli gerilmişti.

Onun başkanlık dönemi, güzel ve yalnız ülkemde sürekli hırçın halleri nedeniyle eleştirilen, pazarlama alanında başarılı, sportif alanda hayli başarısız takımın başkanını hatırlattı.

***

Sohbete devam ediyoruz Leeds United taraftarı ile. Emirates Stadı’nın ortalama sezonluk bilet fiyatlarını soruyor. Söylüyorum. Premier Ligde ve Şampiyonlar Liginde yer almadıkları halde takımının kombine biletinin pahalı oluşundan yakınıyor; üstelik gelecek sezonunun sezonluk biletini Ocak ayında almaları gerektiğinin altını çizerek. Leeds United’ın kombine bilet fiyatının Arsenal’e yakın olmasına şaşırıyorum. Ah Ken Bates! İngiltere’deki yüksek vergi oranı yüzünden Ada’da yaşamayan, senenin dokuz ayını Monaco’da geçiren seksenine merdiven dayamış işadamı…

***
Leeds United FC…

Kuruluşu 1919 senesine dayanan, günümüzde maçlarını 39,460 kapasiteli Elland Road Stadı’nda oynayan, üçüncü ligde oynadığı dönemlerde bile stadını her maçta dolduran sarı-lacivert sevdaların takımı…

Geçenlerde futbolseverler arasında yapılan bir ankette, Ada futbolunda en çok taraftarı olan dördüncü takım olduğu yazılmıştı. 1990’lı ve 2000’li senelerde Ada futbolunda önemli bir yere sahipken, düştüğü borç batağı yüzünden kısa sürede elindeki yıldız futbolcuları çıkarmak zorunda kalan, 2003–2004 sezonunda Premier Ligden, 2006–2007 sezonunun sonunda üçüncü lige düşen eskinin şampiyonu. Kötü yönetimlere bağlı olarak 2004 senesinin güz aylarında önce antrenman sahasını, sonra stadını satmak zorunda kalmış, aynı sene 10 milyon Sterlin karşılığında Ken Bates’e satılmıştı. O takımın formasını giymiş yıldız futbolcular arasında kimler yoktu ki: Gordon Strachan, Eric Cantona, Harry Kewell, Jimmy Floyd Hasselbaink, Rio Ferdinand, Robbie Keane, Mark Viduka, Jonathan Woodgate ve diğerleri…

1998–2002 seneleri arasında David O’Leary’nin teknik direktörlüğünde Premier Ligi her sezon ilk beş arasında bitiren takım, 2001 senesinde oynanan Şampiyonlar Ligi yarı finalini Valencia karşısında kaybederken, o mağlubiyet kara günlerin habercisi olacaktı. Dönemin başkanı Peter Ridsale, yüksek faiz karşılığında bankalardan yüksek miktarda borç alıyor, Liverpool’un golcüsü Robbie Fowler’ı ve Seth Johnson’u yüksek transfer ücretleri karşılığında kadrosuna katıyordu. Tüm hesaplar Şampiyonlar Ligine katılma üzerine yapılmıştı. Ancak o sezon takım ligi Newcastle United’ın ardından 5. sırada bitirecek, Şampiyonlar Ligi gelirinden mahrum kalacaktı. Evdeki hesap çarşıya uymayınca, kulübe sıcak para bulabilme adına Rio Ferdinand Manchester United’a satılırken, yıldız futbolcusunun gidişini kabullenemeyen O’Leary takımdan ayrılıyor, yerine bir zamanlar İngiltere Milli takımını çalıştırmış Terry Venables geliyordu.

Ancak Ridsdale’in teminatlarına rağmen yıldız futbolcular birer ikişer takımdan koparken, Venables başkana verdiği sözleri hatırlatıyor, aralarındaki sürtüşme Venables’ın görevden ayrılması ile son buluyordu. Teknik direktörlük görevine Peter Reid getirilirken, Risdale koltuğu bırakıyor, yerine Profesör John McKenzie geliyordu. Ancak o da kalıcı olamadı. 2003–2004 sezonunda, 14 senelik Premier Lig serüveni son bulurken, sarı-lacivertli takıma gönül vermişlerin gözyaşları arasında Leeds United ligden düştü.

Ancak kötü gidiş son bulmamıştı. Bütçesindeki açık nedeniyle 15 puanı silinen, kayyuma devredilme tehlikesi yaşayan takım o sezon sonunda üçüncü lige düştü.

***

Üç sezon üçüncü ligde mücadele ettikten sonra, 2009–2010 sezonunu ikinci sırada bitirerek tekrar Championship’e döndü Leeds United. Bu yazının yazıldığı saatlerde, ligde 5. sırada bulunan Leeds, her ne kadar Federasyon Kupasına kendi evinde oynadığı Arsenal maçında havlu atmış olsa da, Premier Lige dönmenin hesaplarını yapıyor. Geçtiğimiz günlerde, Arsenal’ın Emirates Stadı’nın kale arkasını dolduran binlerce Leeds United taraftarını izlerken, şehrine âşık olmanın ne demek olduğunu bir kez daha anladım.

Kimbilir, belki bir gün güzel ve yalnız ülkem taraftarı da yedi tepeli bir şehrin abartılmış takımlarını ekranlar karşısında desteklemek yerine, kendi şehirlerinin takımlarını, hangi ligde mücadele ettiğini önemsemeden tribünlerden desteklemeyi öğrenirler.

Çünkü taraftarlık bir şehri tribünden sevmektir…

*Leeds United’in Arsenal ile oynadığı iki maçı izleyen taraftar toplamı 100.000’e yakındır…

 

Ziya Adnan
30 Ocak 2011
LeedsUnited