Karanlıktaysan gölgen bile seni yalnız bırakır…

Karanlıktaysan gölgen bile seni yalnız bırakır…

Uzaklardan…

Küme düşmek değildir zira en kötüsü; ikinci, hatta üçüncü ligde mücadele etmek de değildir. En kötüsü, hikâyenin en sonuna gelmektir. Düşerken, bu düşüşün ne kadar süreceğini bilememektir…
Günümüzden neredeyse 40 sene önce, takvim yaprakları 27 Eylül 1972’yi gösterirken bir Türk takımı tarihte ilk kez Britanya futbolunun hatırı sayılır takımlarından Glasgow Rangers’ın sahasında önemli bir kupa maçına çıkıyordu. İlk on birinde Aydın, Remzi, İsmail, Erman(Toroğlu), Müjdat, Zafer, Metin, Selçuk, Melih, Coşkun, Köksal’ın yer aldığı başkent ekibi Ankaragücü, ilk maçta kendi evinde 1-1 berabere kaldığı rakibini eleyerek Avrupa Kupa Galipleri Kupasında bir üst tura geçmenin hesaplarını yapıyordu. O tarihi maçı 1-0 kazanarak bir üst tura yükselen takım İskoçya’nın Rangers’ı olurken, maçtan sonra İskoç gazetelerinin spor sayfalarında Türk takımına övgüler yazılmıştı. O maçın programında, ülke milli takımına yedi futbolcu veren sarı-lacivert takımın Türk futbolunun yükselen yıldızı olduğu vurgulanıyordu.

O maçtan bir sezon sonra, takvimler 19 Eylül 1973’ü gösterirken, bir kez daha Avrupa Kupa Galipleri Kupasında karşı karşıya geldi iki takım… Rakibini 2-0 ve 4-0’lık sonuçlarla yenen İskoç takımı bir kez daha bir üst tura çıkarken, teknik direktörlüğünü Ziya Taner ve yardımcılığını Candan Dumanlı’nın yaptığı Başkent takımı elenmenin üzüntüsünü yaşıyordu.

***

Ve o senelerde Avrupa Kupa Galipleri Kupası maçlarında kıyasıya mücadele eden iki takım, aradan geçen onca sene sonra aynı kaderi paylaştılar. Zamana, hırsa ve kötülüğe yenik düştü adını şehrinden almış, kuruluşu 1910 senesine dayanan, eski sevdaların sarı-lacivertli takımı. Kötü yönetimler yüzünden gırtlağa kadar borca batmıştı nicedir, bir de üstüne sahipsizlik, ilgisizlik ve denetlenmemek eklenince…

Yeni futbol nesillerinin, yedi tepeli şehrin üç büyütülmüş takımının masal tadındaki hikâyeleri ile büyüdüğü zamanlarda, sessiz sedasız kayıp gitti ülke futbolunun en üst liginden, daha önce benzer akıbeti paylaşmış niceleri gibi… Görünüşe göre daha da sürecekti bu düşüş… O kötü hikâyenin final sayfaları henüz yazılmamıştı.
Medeni bir ülkede olsaydı mutlaka konu edilirdi spor programlarına… Hakkında yazılar, makaleler yazılır, tartışmalar yapılırdı. Yok oluşa adım adım giden sürecin nedenleri araştırılırdı; en azından diğer köklü kulüplerin aynı kötü kaderi paylaşmaması ve ülke futbolunun temizlenmesi adına… Üniversitelerde tez konu olurdu, hakkında kitaplar yazılırdı. Medeni bir ülkede olsaydı, o köklü kulübü bu hale düşürenlerden hesap sorulurdu. Transferleri, harcamaları, gelirleri, giderleri, geçmiş kongreleri didik didik incelenir; borcun nedenleri araştırılırdı. Medeni bir ülkede olsaydı, kulüp parasızlıktan inim inim inlerken, yönetimlerinde yer almış olan kişilerin mal varlıkları sorgulanırdı. Takımını karşılıksız seven taraftarın, senelerce neden kendi kulübüne üye olamadığı da araştırılırdı.

Ama dedim ya, neredeyse tüm ülkenin üç takıma kilitlendiği beter düzende kimseler umursamadı onun zaman içinde eriyişini, tükenişini. Hasta yatağında ölümü beklerken, geriye sadece geleceğe dair umutsuzluk ve bir zamanlar esip kükremiş o takımı bilenlerin içini sızlatan hatıraları kaldı.

Yeni futbol sezonunda PTT 1.Lig’de mücadele ediyor Ankara’nın sarı-lacivertli tarihi ve güzide takımı… Borçları nedeniyle eksi 6 puanda başladığı, ilk 2 maçını yenilgi ile kapattığı, geleceğe korku ile baktığı berbat, iç acıtan zamanlarda… İşin en hazin tarafı ise 102 senelik kulüp gözler önünde eriyip giderken, ülke basınında ve ekranlardaki magazin düşkünü futbol programlarında yabancı futbolcuların akşam kaçamakları kadar yer bulamayışı…

Ve bildiğim, o takımı karşılıksız sevenlerin “Ankaragücü’ne gidiyor!” böyle yaşamak…

***

Aynı kaderi, o kötü akıbeti paylaşan diğer takım, 40 sene önce Avrupa Kupa Galipleri Kupası’nda rakibini elemiş, kuruluşu 1872 senesine dayanan Britanya futbolunun devi Glasgow Rangers… Avrupa kupalarında final oynayan ilk Britanya takımı… İskoç liginde 54 şampiyonluk yaşamış, 33 sezonda İskoçya Federasyon Kupası’nı kaldırmış, UEFA Kupası’nı bir kez kazanıp, 2008 senesinde final oynamış, Avrupa futbolunun en ateşli derbilerinden “Old Firm”ün mavili çocukları. Geçtiğimiz sezon toplam 49 milyon Sterlin’e ulaşmış vergi borcu nedeniyle kayyuma devredilen, kurallar gereği 10 puanı silinen, sonrasında diğer kulüplerin oylaması sonucunda ligden ihraç edilen Rangers, yeni sezonda İskoçya 3. Liginde… Bu yazının yazıldığı saatlerde, oynadığı üç maçta topladığı 5 puanla beşinci sırada…

Geçmiş sezonlarda her maçında 51 bin taraftarın doldurduğu İbrox Stadı’nın yerine, bu sezon deplasmanlarda, 3. Ligin yalnızlığını yaşayacak. Ama en azından evinde oynadığı maçlarda, yine tribünleri dolduracak ona gönül verenler, hangi ligde mücadele ettiğini önemsemeden. Uzaklarda, bir zamanlar Avrupa Kupalarında karşı karşıya geldiği bir Başkent takımı, kafayı üç takımla fena bozmuş bir coğrafyada giderek yalnızlığa gömülürken, her şeye yeniden başlayacak İskoç takımı, hikâyenin en başında olduğu gibi…

Ve o yeni macerada kendi hikâyesini bir kez daha yazacak…

Biz, adına futbol denilen güzel oyunu bu yüzden sevmedik mi zaten? Her düşüşte kendi hikâyelerini yeniden yazmış takımları bu yüzden alkışlamadık mı? Evinde oynadığı son maçında küme düşmüş takımları, minicik çocukların gözyaşlarıyla uğurladığı zamanlarda içimizden keşkeler geçmedi mi?

Küme düşmek değildir zira en kötüsü; ikinci, hatta üçüncü ligde mücadele etmek de değildir. En kötüsü, hikâyenin en sonuna gelmektir. Düşerken, bu düşüşün ne kadar süreceğini bilememektir. Yalnızlıktır en kötüsü; unutulmak, kaderine terk edilmektir.

Bu sezon alt liglerde mücadele edecek uzak ülkelerin aynı hüzünlü kaderi paylaşan iki renkli takımı… Biri hikâyesine yeniden başlarken, diğerinin adı zamanla pek muhtemel ülke futbolunun kayıp giden yıldızları arasında yerini alacak.

Ekşi Sözlük’te okuduğum, unutulmaz “Schindler’s List” (1993) filminden alıntı o cümle, gelecek futbol nesillerine ülkemin bahtsız takımının hikâyesini anlatacak: “Karanlıktaysan, gölgen bile seni yalnız bırakır…”

Ziya Adnan

16 Eylül 2012

LeedsUnitedvAnkaragucu