2013’den geriye bakarken, ülke futbolunun hatırlattıkları…

2013’den geriye bakarken, ülke futbolunun hatırlattıkları…

Uzaklardan…

Öncelikle bu yazıya ilham olan ‘Eksisozluk’e teşekkürü borç bilirim; zaman içinde ülke futbolunda dökülmüş incileri her daim hatırlattığı, bu Pazar sizi çıkaracağım ülke futbolunun zaman yolculuğunda yol haritam, kılavuzum oldukları için…

Tarih; 27 Kasım 2006… Pazar gecelerinin uykusuz futbol programında, Cihan Oskay’ın Fenerbahçe aleyhine yönelttiği şike iddiaları hararetle tartışılıyor. Tartışma ilerledikçe yüzündeki şaşkınlık ifadesi kalınlaşan Adnan Aybaba’nın dudaklarından şu tarihi cümle dökülüyor, unutmak ne mümkün;

“Vay anam vay neler dönmüş Serhat ya?”

O akşam yurdun dört bir yanındaki kıraathanelerdeki çay satışları patlama yapmıştır muhtemel, malum ülkemde futbol hiçbir zaman sadece futbol değildir. Maç günleri tribünlerin yerine kıraathanelerin dolduğu bir coğrafyanın futbolunu, ancak böylesine derin bir yorum anlatır…

Tarih; 21 Aralık 2008;
Yine aynı programda, iki yorumcu o akşam oynanan Galatasaray-Beşiktaş maçını yorumlamaktadır. Galatasaray’ın kazandığı ikinci penaltı pozisyonunda, Beşiktaş’ın defansının durumunu şu sözlerle anlatır biri diğerine;

– Ya şimdi ben bunlara, buradan yarım kilo et, bir de mangal göndersem, bir ufak açıp orada piknik yapacaklar!
Devam ediyor;

– Bak hocam konuşuyorlar hala! Belki de akşam ne yapacaklarını konuşuyorlardır. “Maçtan sonra dışarıda takılalım mı yoksa evde yatalım mı?” diyorlar birbirlerine…
Tarih; 17 Ağustos 2010;

Serhat Ulueren: Adnan Polat ve Rijkaard’ın Galatasaray’a zararlı olduğunu mu düşünüyorsunuz?…

Ahmet Çakar: Adnan Polat truva atı olsa bu kadar zarar veremezdi… Ayrıca Rijkaard kadar adam satmayı seven birini daha görmedim…
Programın devamında;

Ahmet Çakar: Beyler yapmayın ya… Hepimize yazıklar olsun… Burada oturmuş neler konuşuyoruz…

Ziya Şengül: Niye bize yazıklar oluyor Ahmet?… Sana yazıklar olsun…

Ahmet Çakar: En başta bana yazıklar olsun; sizin gibi insanlarla program yaptığım için… Bakın dalganıza…

Serhat Ulueren: Arsenal gibi takımlarda hocalar çok uzun süre takımın başında kalıyor?

Ahmet Çakar: Beyler; bir futbol hocasının, 24 sene bir takımın başında olması, anormallik, tuhaflık ve sapıklıktır…

***

Ve şike sürecinden;

Tarih 12 Aralık 2011;

Futbol programında, şike iddianamesinde şifre olduğu öne sürülen “tarla sürmek”in ne anlama geldiği tartışılıyor. Programı hazırlayan Serhat Ulueren, yorumculara bu konudaki düşüncelerini soruyor.

En komik yanıt Gökmen Özdenak’dan;

“Tarıma gönül vermiş bunlar…”

Tarih Nisan 2012;

Serhat Ulueren: Galatasaray maçında 22 futbolcu şike yaptı deniliyor, hangi maç acaba?

Gokmen Özdenak: İki maçta yapılmıştır o zaman!

Serhat Ulueren: Yok, yani sahada 22 futbolcu yer almıyor mu, işte onları söylüyor!

Gokmen Özdenak: Galatasaray, Galatasaray ile mı oynuyor yani? Anlamadım ki ben!

Serhat Ulueren: Ya siz lafları nereden anlıyorsunuz abi ya!

Gökmen Özdenak: Yok, kesinlikle benim oynadığım senelerde hiç öyle şike filan olmadı?

Erman Toroğlu: (gülerek) – Senin oynadıklarının çoğu öldü lan….

Mayis 2012;

TFF’nin şike konusunda verdiği o tarihi , ‘sahaya yansımamıştır!’ kararını yorumlayan Erman Toroğlu, terazinin bir kefesine koyduğu şike iddianamesine itafen, diğer kefedekileri gösterip,
“Şu anda biber, patlıcan ve domates, bu iddianamaden daha pahallı…’ diyor ve devam ediyor;

“Bu alemin yıllardır içindeyim. Bu Türk futbolundan bi cacık olmaz!

Sonra başlıyor cacık yapmaya. Yoğurdun üstüne suyu eklerken de, vuruş cümlesini eklemeyi ihmal etmiyor.

“Ben söylemiştim, bu şike meselesini sulandıracaklar diye… O yüzden biz de sulandıralım. Tuzu da getirin de kokmasın!

Katılıyorum, Türk futbolundan bi cacık olmaz…

Tarih; 3 Aralık 2012; Cübbeli Ahmet hoca programa bağlanmış, Aziz Yıldırım’la birlikte geçirdiği hapisane günlerini kendi üslubu ile tatlı tatlı anlatmaktadır. Diyalog şu şekilde gelişir;

Serhat Ulueren : Hocam haftasonu Galatasaray – Fenerbahçe maçini izleyecek misiniz?

Cübbeli: Yok izlemiyeceğim, vaktim yok.

Serhat Ulueren: Neden hocam?

Cübbeli: Maç izlemeyi boş iş olarak görüyorum…

Eksisozluk’te, ‘bana zarlar hileli’ şu cümle ile özetlemiş o diyaloğu, ‘Neredeyse tüm yaşamlarını futbol üzerine kurmuş, o stüdyodaki dört adama söylendi ya bu cümle, bi şey diyemiyorum… ‘
Konuşmaya devam etti cübbeli hoca, futbol tum hızıyla devam ediyordu…

***

Şimdi geriye dönüp bakınca, çok başka olabilirdi oysa ülke futbolu. 3 Temmuz 2011 tarihinde, önüne kazara çıkmış tarihi fırsatı kullanabilmiş olsaydı eğer. Kişilerle kurumları ayırma komedisine ‘evet’ demeseydi, kendi koyduğu ‘58. maddeyi’ bir gecede değiştirmek yerine, olduğu gibi uygulayabilseydi. Güçlü ve zengini değil de, adaleti koruyabilseydi.
Bütün bu komediyi bitirmek, yeni oyuna yeni aktörlerle başlamak için bundan daha güzel bir fırsat olabilir miydi…

Belki o zaman, bunca acayipliğin yerine futbolun konuşulduğu programlara denk gelirdik televizyon kanallarında. BBC’nin Cumartesi akşamları yayınlanan, “Match of the Day” tadında olmasa bile, futbolu sevdiren programlara yelken açardık, alkış tutardık değişim rüzgarına.

Ama olmadı; o yüzden futbolla değil, yorumcu incileri ile yetinmek zorundayız nicedir alıştırıldığımız gibi. Pazar akşamlarının saatler süren bezirgan futbol programlarında, futboldan çok bir Amerikan ‘sitcom’ unu hatırlatan beter zamanlara tamah etmek zorundayız. Futbol sandığımız o komedinin tam ortasında. Kimi zaman bir cacık yapma parodisinde, kimi zaman bir ruh çağırma seansında gülmek zorundayız ağlanacak halimize…

O yüzden farklı olmayacaktır 2013 geçmiş senelerden, ülke futbolu için tüm yeni yıl dilekleri unutulup gidecektir zamanla. Geçmiş hesabını kapatamamış, kendi gerçeği ile hiç yüzleşememiş futbol düzeninde, “Vay anam vay neler dönmüş Serhat ya?” bizim futbol sandığımız herşeyi anlatan en gerçekçi cümle olarak uzun bir süre daha belleklerimizde kazılı kalacaktır…
Zira tedavi edilmeden aceleyle üstü kapatılmış bir yaradır ülke futbolu. 2013’den geriye bakarken görünen, artık kangren olmuş o yaradır…

Zıya Adnan
8 Ocak 2013