1950’nin unutulanları…

1950’nin unutulanları…

Uzaklardan…

Geçenlerde yazmıştım 1950 Dünya Kupası finalinde kalesinde gördüğü hatalı bir gol sonrası ülkesinde vatan haini ilan edilen kaleci Moacyr Barbosa Nascimento’nı hikâyesini. 2004 senesinde aramızdan ayrılmadan önce, “Brezilya yasalarına göre en ağır ceza otuz yıldır, benim cezam ise elli yıl sürdü” demiş bahtsız kaleci. O gün o sahada kaderleri kesişen iki futbolcudan şanslı olanı, kupayı getiren golü atan Gigghia kariyerinde kazandığı bütün kupaları, madalyaları oğluna vermiş. Gerekçesi de ilginç: “Anılarla yaşanmıyor. Hayatta sadece o anı yaşıyorsunuz sonra o da unutulup gidiyor.”

Ancak zaman içinde Uruguay’da unutulsa da Brezilya’da hiç unutulmamış 1950 Kupasının yıldızı. 2000 senesinde Rio’ya davet edilmiş. Havaalanında pasaport kontrolü sırasında kendisine uzun uzun bakan yirmili yaşlardaki görevli kıza, “Bir sorun mu var?” diye sorunca görevli kız cevap vermiş: “Siz o Gigghia mısınız?” “Evet” demiş Gigghia, “Evet benim.” Şaşırmış ama genç kızın onu hatırlamak için çok genç olduğunu düşünmüş. “1950 çok eskide kaldı” demiş kıza. Kız elini eski futbolcunun omzuna koymuş, verdiği cevap Gigghia için çok sarsıcıymış. “Brezilya’da biz o günü her gün yüreğimizde hissediyoruz.”

Bu hikâyeyi Alex Bellos’un, “Futebol, The Brazilian way of Life (Brezilya Tarzı Yaşam) kitabında okumuştum. Bilir misiniz, o unutulmaz kupa finalinin hayatta olan tek futbolcusu Alcides Ghiggia günümüzde 87 yaşında. O golü attığında Peñarol’un sağ kanadında oynayan 23 yaşında hızlı bir futbolcuymuş. 1950 sonrası dokuz sezon Roma ve Milan’da top koşturmuş, beş maçta da İtalya Milli Takımının formasını giymiş. 1968 senesinde futboldan koptuğunda, Montevideo’da bir kumarhanede iş bulmuş. Arada direksiyon dersleri de veriyormuş. İlerleyen senelerde dara düşen futbolcu, Dünya Kupası madalyasını satışa çıkarmış. Alan Uruguaylı zengin de madalyayı sahibine iade etmiş.

O maçta Gigghia’yı tutmakla görevli sol bek Bigode, takımının kupayı kaybetmesinden sonra kaleci Barbosa’dan sonra en çok eleştirilen futbolcu olmuş. O maçtan sonra bir daha milli takıma çağrılmamış. Kariyerinin en parlak zamanlarında, kendisine hediye edilmiş olan apartman dairesinde yaşamasına izin verilmeyen futbolcu Rio’dan ayrılıp Minas’a yerleşmiş ama orada da uzun süre barınamamış. 2003 senesinde aramızdan ayrıldığında 81 yaşındaymış. Kaderini değiştiren o maçtan ölümüne kadar sürgünde yaşayan Bigode futboldan, hele de Dünya Kupalarının konuşulduğu ortamlardan hep kaçarmış.

Maçın günah keçilerinin üçüncüsü Juvenal, Brezilya Milli Takımına seçildiğinde Flamengo’da stoper olarak görev yapıyormuş. 26 yaşında forma giydiği final maçından sonra ortamdan uzaklaşarak Bahia’ya yerleşmek zorunda kalmış. O da takım arkadaşları gibi yoksulluğun kıyısında hayata tutunmaya çalışırken, aynı zamanda dizlerindeki eklem iltihabı nedeniyle yürüme zorluğu çekiyormuş. İmdadına yetişen Brezilya televizyon kanallarının birinin başlattığı yardım kampanyası sonucu ömrünün son günlerini nispeten rahat geçiren Juvenal 2009 senesinde, o finalde yer alan son Brezilyalı olarak bu dünyadan göçmüş…

1950 Dünya Kupasının en iyi futbolcusu seçilen, Pele’nin “Bu yaşamda gördüğüm en iyi futbolcu” dediği Zizinho 14 Eylül 1921’de dünyaya gelmiş, Flamengo, Bangu, Sao Paulo FC’de top koşturmuş, Sao Paulo’da üç sezon (1942, 1943, 1944) şampiyonluk yaşamış. IFFHS tarafından 20. yüzyılın en iyi 4. Brezilyalısı olarak gösterilen ofansif orta saha, 1954 ve 1958 Dünya Kupaları’nın kadrosuna davet edilmiş ama o genç futbolculara şans verilmesi gerektiğini düşünerek teklifi kabul etmemiş. Futbol sonrasında yerel bir devlet ofisinde çalışan Zizinho 2002 senesindeki ölümünden önce yaptığı söyleşide, kendisini en acıtan olayın kariyerinde yaşadığı şampiyonluklarla değil, sadece 1950 Dünya Kupası ile anılmak olduğunu dile getirmiş.

Brezilya Milli Takımının kaptanlığını yapan 29 yaşındaki Augusto Da Costa, Vasco Da Gama’da top koşturuyormuş ve en büyük hayali tıka basa dolu Maracana Stadı’nda Dünya Kupasını ilk kez kazanan Brezilya Milli Takımının kaptanı olarak kupayı kaldırmakmış. Ama olmamış! Futbolu bıraktıktan sonra bir süre teknik direktörlüğü denemiş, sonrasında Rio polisinin saflarına katılmış. 2004 senesinde 83 yaşında aramızdan ayrılmış…

Jose Carlos Bauer, 24 yaşındaki Brezilyalı orta saha kariyerinde beş şampiyonluk yaşamış. Ama onu üne kavuşturan kazandığı kupalar değil, ilerleyen senelerde efsaneleşecek Eusebio’yu keşfetmesi olmuş. Genç futbolcuyu önce Sao Paulo’ya öneren, ancak olumsuz cevap alan Bauer eski arkadaşı ve takımın eski hocası Bale Guttmann’a, Lizbon’daki bir berber dükkânında futbolcudan bahsetmiş. Yıldızı bulup çıkaran olarak bilinen Bauer 2007 senesinde ölmüş…

Onun için geleceğin kralı derlermiş. Sao Paulo’da top koşturan 25 yaşındaki kanat oyuncusu Friaca finalde Brezilya’nın tek golünü atan futbolcu olarak tarihe geçmiş ama ne fayda. O maçtan sonra altı sene milli takıma çağrılmayan Friaca futbol sonrası küçük bir dükkân açarak mütevazı hayatını sürdürmüş. 2009 senesinde zatürre nedeniyle hayata gözlerini yumduğunda 83 yaşındaymış.
O kupa finalinin en genç futbolcusu Uruguay’ın sol kanat oyuncusu Ruben Moran Dünya Kupası’nın oynandığı zamanlarda henüz 19 yaşındaymış. Kariyerinde sadece dört kez milli olan Moran 1978 senesinde, 47 yaşında hayata gözlerini yummuş…

***

Brezilya futbolunun en büyük felaketi, 1950 senesinin Dünya Kupası finalinden günümüze çok zaman geçti. Alex Bellos’a göre bugüne kadar oynanan hiçbir futbol maçı bir ulusun duygusal hayatını
bu kadar etkilememiştir. Brezilya’nın en az 1950 Kupa finali kadar derin yara aldığı 2014 Dünya Kupası’nı geride bıraktığımız zamanlarda, yeni nesillerin hiç bilmediği, bir futbol maçından çok mitolojik bir hikâyeye dönüşen 1950’nin unutulanlarını yâd edelim istedim. Futbol sahadaki oyun kadar, içinde barındırdığı unutulmuş insan hikâyeleriyle güzel zira…

Ziya Adnan
29 Temmuz 2014