Wimbledon FC; Evini Özlerken…
Uzaklardan…
Merton…
Londra’nın güneybatısında, yaz aylarında dünyanın en önemli tenis turnuvasına ev sahipliği yapan Wimbledon mahallesini de içinde barındıran kendi halinde bir Londra banliyösü… İşte o banliyönün 1889 senesinde “Wimbledon Old Central Football Club” adıyla kurulmuş takımı Wimbledon FC, nam-ı diğer “Deliler Çetesi”… Uzun seneler amatör kümelerde mücadele ettikten sonra, 1977 senesinde profesyonel liglere giriş yapmışlar ve dört sezonda dört küme atlayarak Ada futbolunun en üst ligine tırmanmışlar. 1986’dan 2000’e kadar bir mahalle takımı hüvviyetinde Ada futbolunun devlerini dize getirmiş sarı-lacivertli takım. Kendine has kültürü, takıma delicesine sevdalı taraftarları, futbolun derebeylerine başkaldırışı ile nam salmış. 1. Lig’de oynadıkları sezonlarda, maçların ayakta izlenebildiği zamanlarda, derme çatma da olsa, 15 bin kapasiteli Plough Lane Stadı’nı dolduran mahalle sakinlerine nice unutulmaz maçlar yaşatmış.
Bir futbol takımından çok komando birliğini andıran, iri kıyım topçulardan kurulmuş takımın futbol felsefesi, “Route One”, yani en kısa sürede topu rakip ceza sahasına yollayıp, azman forvetlerle golü bulmaktı. Başka bir tanımla, 90 dakika hava bombardımanı! Futbol kurallarını sonuna kadar zorlayan sertlikte, sahanın her yerinde sürekli prese dayalı anlayışta rakibe göz açtırmazlar, genelde duran toplardan golü bulurlardı. Wimbledon deplasmanı her takım için sezonun en zorlu maçlarından sayılırdı.
Kimler yoktu ki takımda! Kaleci Dave Beasant, daha sonraki yıllarda Chelsea’nin kaptanlığını yapacak olan Dennis Wise, bir futbolcudan çok ağır siklet boksörü andıran John Fashanu, sonraki senelerde kanser vakfı kuracak olan Lawrence Sanchez, çetenin lideri ve en azılısı “kasap” lakaplı Vinnie Jones!
“Deliler Çetesi”nin en büyük başarısı 1988 senesine denk geldi. O sene oynanan Federasyon Kupası finalinde, dönemin en iyi takımı sayılan Liverpool’u 1–0 yenip, kupayı müzelerine götürdüler. O maçta John Aldridge’in penaltısını kurtaran kalecileri Dave Beasant, Federasyon Kupası tarihine kupa finalinde ilk kez penaltı kurtaran kaleci olarak yazıldı. O maçı televizyon kanallarında anlatan John Motson’un, maçın bitiş düdüğü ile birlikte, “The Crazy Gang have beaten the Culture Club!” (Deliler Çetesi, Kültür Kulübünü mağlup etti) cümlesi hafızalardan silinmemiştir. O yıllarda İngiliz takımlarının Avrupa Kupalarından men edilmiş olması nedeniyle, bir sonraki sezon Kupa Galipleri’nde yer alamamışlardı.
90’lı yılların sonlarına kadar rakiplerin korkulu rüyası olmaya devam etti sarı-lacivertliler. Takımdan ayrılan futbolcuların yerine gelenler eskileri aratmadılar. O dönemde forvet oynayan John Hartson’un yıldızı parlarken, 1999 senesinin Haziran ayında teknik direktörleri Joe Kinnear sağlık sorunları nedeniyle görevini Norveçli Egil Olsen’e bırakıyordu. Ancak işler beklendiği gibi gitmedi ve 14 Mayıs 2000’de, o unutulmaz Kupa zaferinin 12. yıldönümünde, takım Premier Lig’e veda etti.
Kimileri çok sevindi mahalle takımının gidişine. Gary Lineker, “Onları izlemenin en iyi yolu teletexttir!” cümlesi ile özetlemişti sevincini.
***
O düşüşten sonra, 2004 senesinde kulüp yönetimi 100 kilometre ötede yer alan Milton Keynes kasabasına taşınacaklarını, kulübün yeni adının “MK Dons” olacağını duyuruyordu futbolseverlere. Mahalle, Premier Lig heyecanı ile birlikte takımını da kaybedecekti. Plough Lane Stadı yıkılmış, yerine eski futbolcuları Eddie Reynolds’un adını taşıyan 570 apartmandan oluşan lüks bir site yapılmıştı.
Ancak taraftarların bir kısmı bu kararı kabullenmiyor; semtlerinden asla ayrılmayacaklarını, kulübün köklerinin Merton’da olduğunu, tarihe ihanet etmeme adına kendi kulüplerini kuracaklarını açıklayarak AFC Wimbledon’u kuruyorlardı. Kadroyu oluşturmak için mahallenin parkında yapılan seçmelere 230 topçunun katılmış olması kayda değer…
2003 senesinin Şubat’ından 2004’ün Aralık ayına kadar 78 maçta yenilgi yüzü görmedi AFC Wimbledon. Kuruluşundan 2011 sezonuna kadar amatör liglerde mücadele eden takım, 2010-2011 sezonunun sonunda “League Two”ya (4.lig) yükseliyor, geçtiğimiz sezon kümede kalmayı son maçta garantiliyordu. Maçlarını oynadıkları 4.850 kapasiteli Kingsmeadow Stadı 1989 senesinde inşa edilmiş ve aynı zamanda bölgenin amatör takımı Kingstonian FC’ye de ev sahipliği yapıyor.
***
Ve aralık ayının ilk günlerinde, nice zamandır evine, kendi stadına hasret kalmış bahtsız AFC Wimbledon taraftarları “Bring the Dons Home” (Eve dönüş) kampanyası başlatıyor, eski stadları Plough Lane’e taş atımlık mesafede kendi statlarının yaplımasını talep ediyordu. 16 milyon Sterlin’e mal olacak 20 bin kapasiteli yeni stat bölge ekonomisini canlandıracak, kulübün geleceğe daha güvenle bakmasını sağlayacaktı. Kulübün internet sitesinde (www.afcwimbledon.co.uk) 6.000’e yakın taraftarın eve dönüş kampanyasına destek verdiğini hatırlatalım.
Futbol tarihini yazan kitaplar, zaman içinde evinden, stadından ayrı düşmüş takımları anlatır. Kimileri kısa sürede döner geride bıraktığı mabedine, kimileri için bitmek bilmeyen, bazen de mümkünü olmayan nafile bir bekleyiştir eve dönüş. Wimbledon FC’nin hazin hikâyesi de onlardan biri… Alt liglerde beklemek ve özlemekle geçmiş zamanlar, küçük ve derme çatma da olsa köklerini saldığı, kokusunu özlediği stadından uzaklarda…
Bilir misiniz, Ankara’nın sarı lacivertli takımı Ankaragücü de bir zamanlar adını taşıyan bir stada sahipti ve 57 senelik o stat Mehmet Altınsoy’un Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde “yol yapmak için!” yıkılmıştı. Stadın yıkılmasına kızan binlerce Ankaragücü taraftarının o günlerde 19 Mayıs Stadı’ndaki maçlarda yaptığı “Altınsoy Altınsoy baksana! 19 Mayıs’ı da yıksana! Yık yık!” tezahüratı o yılları görmüşlerin belleklerinde. O yıkımdan sonra bir daha hiç kendi evine sahip olamadı Başkent takımı. Ummak ve beklemekle geçti zamanlar. Oysa bir kulüp için en acısı küme düşmeler ya da alt liglerde geçen zamanlar değil, adını taşıyan bir futbol mabedine sahip olamamaktı.
O yüzden umarım en kısa sürede evine döner Wimbledon.
Ve bu temennim evinden, stadindan uzak kalmış tüm takımlaradır…
Ziya Adnan
10 Aralık 2013