El Pistolero: Silahşor…
Uzaklardan…
Yakın geçmişte “The Guardian” gazetesinde verdiği söyleşide okumuştum; “There are two of me, two different people,” (İçimde iki tane ben var, iki değişik insan) diyordu. Söyleşiyi okurken, 1991-1998 seneleri arasında Glasgow Rangers’ın kalesini korumuş, o yıllarda ‘şizofreni’ teşhisi konulmuş kaleci Andy Goram’a, Celtic taraftarlarının yaptığı gülümseten tezahürat geldi aklıma: “Two Andy Gorams, there’s only two Andy Gorams.” (İki Andy Gorams, yalnızca iki Andy Gorams!)…
Bu şizofrenik, ‘içimde yaşayan başka biri var’ meselesini bir kenara bırakıp, geçtiğimiz sezon Premier Lig’i kasıp kavuran, gol krallığını yakalayan, sonrasında futbolun en görkemli şöleninden aforoz edilen, futboldan dört ay uzak kalacak olan Liverpoolluyu (muhtemel yakın gelecekte Barçalı) yad edelim bu hafta. “El Pistolero” (silahşor) lakaplı, müthiş yetenekli ama uslanmaz Uruguaylı forveti…
***
Liverpool teknik direktörü Rodgers, “Çok iyi bir insan” diyor topçusu için. Öyledir mutlaka. Ama kaybetmeyi sevmediği de kesin, sicili kabarık… Henüz 15 yaşında Uruguay’ın Nacional takımında oynarken hakeme kafa atmasıyla başlamış o sicil. 2005 senesinin Mayıs ayında, Junior de Barranquilla takımıyla sahaya çıktığında henüz 18 yaşındaymış. 2005-2006 sezonunda oynadığı 27 maçta kaydettiği 10 golle takımının Uruguay şampiyonluğunda önemli rol oynamış…
Onun yeşil sahalarda filizlenmeye başladığı zamanlarda, Hollanda’nın takımının ‘scoutları’ başka bir futbolcuyu izlemek için Uruguay’a gelmişler. Böyle kesişmiş golcünün yolu Hollanda takımıyla. Futbolcunun kaderi diyelim. Müthiş oynadığı, bir penaltı yapıp, penaltıyı gole çevirdiği, ardından jeneriklik bir gol daha attığı maç sonrasında Groningen, Nacional’e 800 bin Euro ödeyerek kadrosuna katmış golcüyü.
“Hollanda’ya aşkım için geldim,” diyor söyleşisinde. O yıllarda kız arkadaşı, şimdiki eşi Sofia Barcelona’da yaşıyormuş; en azından mesafeler biraz daha yaklaşmış bu transfer sonrasında. 2006-2007 sezonunda, oynadığı Groningen ligi 8. sırada bitirirken 29 maçta 10 gol atmış. Ancak saha içindeki hırçınlığı nedeniyle sıkıntılı günler de yaşamış. O dönem verileri, 4 maçta gördüğü 3 sarı, bir de kırmızı kart…
O sezonun sonunda ülke futbolun devlerinden Ajax genç futbolcuyu transfer etmek için 3,5 milyon Euro önermiş takımına. Uzun süren pazarlıklar sonucunda, takvim yaprakları 9 Ağustos 2007’i gösterirken 7,5 milyon Euro’ya anlaşmış iki takım.
***
Ajax’la beş sene imzalayan Uruguaylı, takımla ilk maçına Şampiyonlar Ligi ön eleme maçında Slavya Prag karşısında çıkıp bir de gol atmış. Ajax o sezon Ligi 2. sırada bitirirken oynadığı 33 lig maçında 17 golü var. Sezonu gol kralı olarak bitiren takım arkadaşı Klaas-Jan Huntelaar’la ‘müthiş ikili’ olarak anılmaya başlanmışlar. 2008-2009 sezonunda da çıkışını sürdürmüş. Ajax ligi 3. sırada tamamlarken, 31 maçta 22 golle o sezon takımın en iyisi seçilmesi tesadüf değil elbet. Ancak gördüğü kartlar nedeniyle cezalı duruma düştüğü maçların bolluğu da meselenin diğer yüzü…
2009-2010 sezonunun başında hocası Van Basten, yerini Martin Jol’a bırakırken, kaptan Thomas Vermaelen de Kuzey Londra’nın yolunu tutmuş. Çiçeği burnunda teknik direktör, golcüyü kaptanlığa getirmiş; muhtemel hırçınlığını törpüler, sakinleşir, olgunlaşır, daha az kart görür umuduyla. O sezon tüm kupalarda kaydettiği 49 golle ülkede yılın futbolcusu seçilmiş. Ama şampiyonluğu yaşayamamış; Ajax, Twente’nin ardından ligi 2. sırada bitirmiş.
Ancak golleriyle birlikte hırçınlığı da durulmamış. 2010 senesinin Kasım ayında golsüz biten maçta PSV’li Otman Bakkal’ın omzunu ısırması büyük yankı uyandırmış Hollanda basınında. De Telegraaf gazetesi “Cannibal of Ajax” (Ajax yamyamı”) manşetini atarken Hollanda futbol Federasyonu kesmiş cezasını: 7 maç!
Bunca gol atıp da Avrupa futbolunun devlerinin radarına girmemek mümkün olmaz elbet. Cezalı olduğu dönemde, Ada futbolunun mazisini mumla arayan devi Liverpool 26,5 milyon Eurol’luk teklifle çalmış Ajax’ın kapısını. Hollanda takımı Liverpool’un teklifini kabul ederken, Ajax formasıyla oynadığı 159 maçta 111 gol kaydeden golcüsünü şanına yakışır bir törenle uğurlamış. O sezon sadece 13 maçta sahada yer almış olmasına rağmen kazandığı şampiyonluk madalyasıyla.
Ajax günlerinde, hocası Van Basten ve yardımcısı Bergkamp’ten çok şey öğrendiğini dile getiriyor her fırsatta. Eh hoca Van Basten, yardımcı da ‘Buz adam’ olunca öğrenmemek olmaz elbet…
***
Liverpool günleri…
Kırmızılı takımda ilk maçına Stoke City karşısında çıkan, oyuna sonradan girdiği maçta bir de gol atan forvet 2010-2011 sezonunda oynadığı 13 maçta 4 golle tamamladı. Liverpool o sezonu ligin 6. sırasında kapatırken takımın en iyilerinden gösterilmişti. Bir sonraki sezon sonunda Liverpool ligi 8. sırada bitiriyor, Lig Kupasını kazanıp Avrupa Liginde oynamaya hak kazanıyordu. Ligde 11 gol kaydetmiş ama sıkıntılı zamanlar da geçirmişti. Manchester United’a karşı oynadığı maçta Patrice Evra’ya ırkçı hakarette bulunduğu gerekçesiyle 8 maç ceza aldı. Cezanın bitiminde United’la karşılaştıkları ilk maçta hasmının elini sıkmaması yeni bir tartışma konusu yaratıyordu.
2012-2013 sezonuna takımıyla yeni sözleşme imzalayarak çıkarken, ilk 12 maçında 10 gol kaydetti. Mart ayına gelindiğinde Liverpool’da 50. golüne ulaşmıştı. Ancak ligin son haftalarına yaklaşırken, bir kez daha manşetlere taşındı. Chelsea ile oynanan lig maçının 73. dakikası oynanırken, savunmacı Branislav Ivanovic’in kolunu ısırmıştı. Cezası ağır oldu, sezonu 10 maç ceza ile kapattı. İngiltere Başbakanı David Cameron bile dahil oldu ona verilen ceza üzerindeki tartışmalara. Daha ağır ceza verilmeliydi diyenlerin saflarına yer alıyordu Cameron.
2013-2014 sezonunda Ada futbolunda fırtına gibi esti, üstelik kimselere diş göstermeden. Ligin ilk altı maçında cezası nedeniyle forma giyememiş olmasına rağmen sezonu 31 golle gol kralı olarak kapattı. İlk altı maçta oynamış olsa şampiyonluğu kıl payı kaçırmış Liverpool’un kaderi farklı olurdu sanırım.
Sonra 2014 Dünya Kupası… İtalya karşısında oynanan maçta kariyerindeki üçüncü ısırma vakası ile manşetlere düştü uslanmaz topçu. İngiltere Milli Takımının eski kaptanı Terry Butcher meseleyi pek güzel özetlemiş: “Suarez’in sorunu mental değil, dental!”
Yazılanlara göre, Liverpool tarihinin en pahalı transferi, ilk günlerinde 7 numaralı formaya niyetlenmiş. Geçmişte o formayı giymiş iki Liverpool efsanesi Kenny Dalglish ve Kevin Keegan gibi hatırlanmak istediğinden olsa gerek. Ah bir de sürekli rakipleri ısırıp ceza almaktan kurtulabilse!
Ziya Adnan
1 Temmuz 2014